Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası (12-18 Kasım 2018)

Uygunsuz antibiyotik kullanımı ve antibiyotik direnci (AD), tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunudur. AD, çok fazla dinamiğe sahip küresel bir sorundur.

Antibiyotiklerin, tıp, veterinerlik ve tarım sektörlerinde uygunsuz, hayvancılık sektöründe aşırı kullanımı AD'nin artmasına katkıda bulunmakta ve sağlık kuruluşlarında enfeksiyon önleme ve kontrol uygulamalarının yetersizliği dirençli kökenlerin yayılmasını artırmaktadır. Küresel ticaret ve seyahatin artması da direncin yayılmasını hızlandırmaktadır.

Avrupa Parlamentosu 2008 yılında antibiyotik direncine dikkat çekmek amacıyla, 18 Kasım’ı “Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü” olarak ilan etmiştir. “Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü “ne denk gelen hafta aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası” olarak kabul edilmiş ve antibiyotik direnci konusunda evrensel olarak farkındalık oluşturulması, halk, sağlık çalışanları ve politika yapıcılar arasında iyi uygulamaların teşvik edilmesi amaçlanmıştır.

Güncel veriler, Avrupa Birliği çapında dirençli bakteriler tarafından enfekte edilen hasta sayısının arttığını ve antibiyotik direncinin halk sağlığı için birincil tehdit haline geldiğini göstermektedir. Antibiyotik direncinin azaltılması, dirençli bakterilerin gelişiminin önlenmesi ve antibiyotiklerin gelecek nesillerde etkinliğinin sürdürülebilmesi için tek çare antibiyotiklerin akılcı kullanımıdır.

Dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlar, özellikle yoğun bakımlarda ve bağışıklık sistemi zayıflamış hastaların takip edildiği birimlerde ciddi bir sağlık tehdidi oluşturmaktadır. DSÖ’ye göre bu vakaların en korkutucu yanı, bakterinin sıradan bir bakteri olmasına rağmen direnç nedeniyle tedavisinin güç ya da imkânsız olmasıdır. Bu durum hastanede yatış sürelerinin uzamasına, komplikasyonların gelişmesine, tedavi maliyeti ve ölüm oranlarının artışına neden olmaktadırlar. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, dirençli bakterilerle enfekte olmuş bir hastayı tedavi etmek için ortalama olarak 10,000 ile 40,000 dolar harcanmaktadır. Sosyal maliyet, üretkenlik ve gelir kaybı da sağlık maliyetleri kadar yüksek olabilir. Antibiyotik direncindeki artışın önünü geçebilmek için küresel eylem planının tüm dünyada uygulanması gerekmektedir. Aksi takdirde, antibiyotik sonrası çağ kaçınılmaz hale gelecek, basit enfeksiyonlar bile ölüme sebep olabilecektir.

İdeal antibiyotik kullanımı için; hızlı tanı sonrası, doğru antibiyotik; uygun yoldan, etkin dozda, belirli aralıklarla, belirlenmiş süreyle verilmelidir. Antibiyotik kullanılmaması gereken enfeksiyonlarda (soğuk algınlığı , grip vd) antibiyotik kullanmak, etkinliği bilinen bir antibiyotik yerine maliyeti daha yüksek ve yeni olan bir antibiyotiğin seçilmesi, gerekli olmadığı halde aynı anda birden fazla antibiyotiğin reçete edilmesi, düşük/yüksek doz antibiyotik kullanılması, mutat süreden daha uzun süreyle antibiyotik kullanılması, klinik düzelmeye rağmen kültür sonucuna uygun olmayan antibiyotik kullanımı da antibiyotiğin uygunsuz kullanımına örneklerdir.

Günümüzde küresel bir Halk Sağlığı tehdidi olarak ele alınan “Antibiyotik Direncini önlemek için bir an önce “multidisipliner” bir yaklaşımla “Antibiyotiklerin Doğru Kullanılması Ve Etkili Enfeksiyon Kontrol Önlemleri ile birlikte Ulusal ve Küresel Eylem Planı” ülke çapında özenle uygulamaya konularak antibiyotiklere karşı direnç gelişimini azaltmak mümkün olacaktır.

Direnç nedeniyle, yeni antibiyotik araştırmalarının çok azaldığı günümüzde ülke olarak dirençli bakterilere karşı yeni antibiyotikler geliştirme konusunda Ar-Ge çalışmalarına önem vermek ulusal stratejimiz olmalıdır.

Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası” ve “Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü” dolayısıyla “Antibiyotikler doğru ve sadece gerekli olduğunda kullanılmalı” sloganıyla, tüm halkımızın ve hekimlerimizin gerekli hassasiyeti göstereceklerine inanıyor, elde kalan az sayıda antibiyotiğin uygun şekilde kullanıldığı sağlıklı günler diliyoruz.

EKMUD Akılcı Antibiyotik Çalışma Grubu